İÇİMİZDEKİLERDEN
İÇİMİZDEKİLERDEN
İnsanın vicdanı sadece soyutluktan ibaret değildir. Kimi zaman Allah vicdanı somutlaştırrarak sınar bizi. Kimi vakit bu sınavlar merhamet açlığı çeken bir can yahut köşeye sıkıştırılıp unutulan bir zan. İşte bu canlardan biridir Hanife Teyze. Kim midir Hanife Teyze?
Hanife Teyze yetmişlerinde garip bir kadındır. Kocası merhum emekli bir memurdur. Hanife Teyze ücra olmayan bir sokakta lakin köşede unutulmuş bir gecekonduda kocasından kalan emekli maaşıyla kıt kanaat geçinmektirdir. Kimi kimsesi yok mudur diye soracak olursanız bir oğlu birde kızı vardır. Oğlu her ne kadar annesini yanına aldırmak istesede işlerinden başını kaldırıp kendine bile vakit ayıramamakta olan be çalışandır. Kızı ise kendi çocuklarıyla ilgililenmektedir. Hanife Teyze'de ilişmek istemez çocuklarına. Her ne kadar yediremesede kendine yalnızlığı şükürdermiş hala sağ olduğu için çocukları. Gün birinde Hanife Teyze birdenbire değişmeye başlar. Solgunlaşır, çöker ve mutsuzlaşır. Kalanı komşusu anlatır
Komşusundan:
" Son sekiz ayda çok değişti Hanife Teyze. O şen kahkahalarıyla arka bahçemizde sohbet edip gülen kadın gitmiş yerine zayıf, solgun ve acı bir tebessümü yüzüne konduran Hanife Teyze gelmişti. Nerdeyse hiç bir komşusuyla konuşmaz evden çıkmaz olmuştu. Sadece son iki aydır kapımıza geliyor zoraki bir gülümsemeyle kuşları için biraz bayat ekmek verip veremeyeceğimizi soruyordu. Bizim için sıradışı bir durum yoktu.
Bir gün annem pırasa yemeği yapmış Hanife Teyzeyede götürmem için bir tabak hazırlamıştı. Ben de ona "Anne insan hiç komşusuna bunu yollar mı yazıktır günahtır" derdim. Annem de bana " Burun kıvırma nimete " deyip azarlardı. Bende tabağı aldığım gibi Hanife Teyze'nin evine gittim. Kapıyı çaldım. Biraz sonra yüzündeki acı tebessümle kapıyı açtı. Gözleri kızarmıştı. Sanırım ağlamıştı. Sebebini sormadım. Tabağı uzatıp "Annem pırasa yemeği yaptı bir tabakta sana yolladı. Bilmem sever misin?" dedim. Ela gözlerini bana dikip " Severim kızım ben nimet ayırmam" deyip tabağı aldı. Bende tam kapatacağı sırada " Şey Annem tabağı geri istiyorda " dedim çekinerek. Mutfağa doğru yöneldi. Bende o sırada evin içini incelemeye başladım. Eski gecekondunun salonunda eski bir çekyat , rutubetten kararmış duvarlar ve eski bir masadan başka bir şey yoktu. Gözüm birden masanın üzerindeki tabağa gitti. Tabakta dün verdiğimiz bayat ekmekler ıslatılıp doğranmış ve yarısı yenmişti. Hanife Teyze mi yiyordu yoksa bunları diye düşünürken Hanife Teyze elinde tabakla gelip tabağı bana uzatıp tekrar teşekkür etti. Ben bunları düşünürken ayaklarım beni çoktan eve vardırmıştı. İçeri girip anneme " Anne Hanife Teyze bizim verdiğimiz bayat ekmekleri mi yiyor." diye sordum. Beklemediği bu soru karşısında " Olur mu kızım hiç öyle şey. Tek başına emekli maaşıyla geçiniyordu. Hem bak senin baban da emekli biz üç kişiyiz geçiniyoruz o hayli hayli geçinir. Hayırdır nereden çıktı şimdi bu? " "Hiç" deyip odama çıktım
Ertesi gün akşama doğru anneme yemekte ne olduğunu sordum. Bana kuru fasulye yaptığını söyledi Bende " Anne bir tabakta Hanife Teyze' ye götürelim mi ?" dedim bana " A benim düşünceli kuzım götür götürmesinede böyle sürekli olmaz ayıptır" dedi " Olsun " dedim. Hemen bir tabak kuru fasulyeyi aldığım gibi direkt eski gecekondunun önünde bittim. Kapıyı tıklattım. Yine o ela gözleri ilk olarak beni karşıladı. Tabağı uzatıp " Annem kuru fasulye yolladı. Ha bu arada unutmadan tabağı geri istedi. " dedikten sonra mutfağa yönelmesini izledim. Ardından içeri daldım. İçeri daldığımda manzara dünkiyle aynıydı. İçim burkuldu. Gözlerim doldu. Tam o sırada Hanife Teyze yanıma geldi sor dercesine baktı bana. Sormamam gerektiğini biliyordum. Ama kendimi tutamayıp sordum
- Hanife Teyze bu ekmekleri sen mi yiyorsun ? Dedim
Bana bakan ela gözlerinden akan iki yaş yüzüne kondu. Sonra başı onaylarcasına salladı. Gözyaşını sildikten sonra bir şey demek için kurumuş , çatlamış dudaklarının çevrelediği ağzı açıldı.
- Ben yiyorum kızım ben yiyorum. Önceden geçinebildiğim beyimin emekli maaşı kredi yüzünden nerdeyse yok. Bilmem hiç anlattım mı benim bir oğlun var iş yüzünden yanıma uğrayamaz. İşte geçenlerde araba almak için kredi çekti benden de kefil olmamı isteyince ana yüreği kıramadım. Zaten az olan maaş krediyle neredeyse yok oldu. İşte geçen ayda erzağım bitince mecbur bunları yiyorum kızım. İşte öyle. Ama sen kimseye bahsetme emi kızım.
Ben duyduklarımın şokunu yaşıyorken bir yandan ağlıyordum. Bir evlat nasıl böyle olabilirdi? Annesinin böyle bir duruma düşeceğini tahmin edemez mi ? Aklım almıyordu. Koşarak eve gittim.
Olanları ağlayarak anneme anlattım. Sonra odama gidip sabaha kadar ağladım.
Ertesi gün Hanife Teyze evde ölü bulunmuştu. Kalp krizindenmiş. Ama Kalp krizinin sebebi yalnızlıktı belliki. Çocukları yok, beyi ölmüş , borç içinde ölmüştü. Oğlunun ise üzüldüğü kısım önceden kendi kendine bırakılmadığı için uzun süre banka kredisiyle uğraşacak olmasıydı."
İşte böyledir. Bir kenarda unuttuklarımız, göz ardı ettiklerimiz, kaçtıklarımızdır vicdan. Bizlerin en büyük sınavıdır.Kaçamayız ondan istemesekte bir gün yüzleşmek zorundayızdır. Çünkü vicdanımız öldüğünde altında ezilmekten korktuğumuz bir cesede dönüşür...
YAZAN:
HİÇ KİMSE
( Bu yazı dizisi yazanın değil yaşayanın mühim kılınması nedeniyle herhangi bir yazanı bulunmamaktadır. Tıpkı böyle habersiz yitip giden yaşamlar gibi Anonim olarak bilinecek, okunacak ve belki de böyle hatırlanacaktır.)
Ertesi gün Hanife Teyze evde ölü bulunmuştu. Kalp krizindenmiş. Ama Kalp krizinin sebebi yalnızlıktı belliki. Çocukları yok, beyi ölmüş , borç içinde ölmüştü. Oğlunun ise üzüldüğü kısım önceden kendi kendine bırakılmadığı için uzun süre banka kredisiyle uğraşacak olmasıydı."
İşte böyledir. Bir kenarda unuttuklarımız, göz ardı ettiklerimiz, kaçtıklarımızdır vicdan. Bizlerin en büyük sınavıdır.Kaçamayız ondan istemesekte bir gün yüzleşmek zorundayızdır. Çünkü vicdanımız öldüğünde altında ezilmekten korktuğumuz bir cesede dönüşür...
YAZAN:
HİÇ KİMSE
( Bu yazı dizisi yazanın değil yaşayanın mühim kılınması nedeniyle herhangi bir yazanı bulunmamaktadır. Tıpkı böyle habersiz yitip giden yaşamlar gibi Anonim olarak bilinecek, okunacak ve belki de böyle hatırlanacaktır.)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil